T C. Anayasa Mahkemesi
İnternet trafiği bant genişliğineyapılan müdahalenin sona erdirilmesi için erişim sağlayıcılara Kurum tarafındanbildirim yapılır. (9) numaralı fıkranın birinci cümlesinde ise maddekapsamında hâkimin verdiği içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesikararına konu kişilik hakkının ihlaline ilişkin yayının başka internetadreslerinde de yayımlanması durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaatedilmesi hâlinde mevcut kararın bu adresler için de uygulanacağı hükmebağlanmıştır. Anılan fıkrada ayrıca müracaatın Birlik tarafından kabulüne karşıitirazın, kararı veren hâkimliğe yapılacağı ve internet sitesindeki yayınıntümüne yönelik erişimin engellenmesi kararlarında bu fıkra hükmününuygulanmayacağı belirtilmiştir. Söz konusu birinci cümlede yer alan “…içeriğinçıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi…” ibaresi dava konusu diğerkuralı oluşturmaktadır. Yapılan değişiklikler pek çok bakımdan anayasaya aykırılıkoluşturmaktadır. Öncelikle hem bir koruma tedbiri hem de idari tedbir olarakerişime engellemenin yanı sıra içeriğin çıkarılması tedbirinin uygulanmasıyetkisi getirilmiştir.
Verilen idari tedbirniteliğindeki erişim engellenmesi veya içeriğin çıkarılması kararlarına karşıidari yargıda dava açılacak, uygun sonuç alınamaması halinde AnayasaMahkemesine bireysel başvuru yapılacaktır. Bu sürecin ortalama on yıla yakınbir süre alacağı öngörülebilir. Ayrıca 5651 sayılı Kanun’da sosyal ağ sağlayıcılara yönelikçeşitli yaptırımlar öngörülmüştür. Bu yaptırımlar arasında idari paracezalarının yanı sıra reklam alma yasağı ve bant genişliği daraltmayaptırımları da bulunmaktadır. Maddesinde idari ve adli cezalararasında bir ayrım yapılmadığından, idari para cezaları da bu maddede öngörülenilkelere tâbidir. Maddesinin birinci fıkrasında, “Kimseişlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayıcezalandırılamaz.” kuralına yer verilerek “suçun kanuniliği”, üçüncü fıkrasındaise “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.”kuralına yer verilerek “cezanın kanuniliği” ilkesi benimsenmiştir. Anayasa’daöngörülen suçta ve cezada kanunilik ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alanbir anlayışın öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerindenbirini oluşturmaktadır. Maddesine paralel olarak Türk CezaKanunu’nun 2.
Usulüne uygun olarak yapılan tebligat,Anayasa’da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarakkullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama özgürlüğünün en önemligüvencelerinden biridir. Muhatabın, tebligat konusu işlemden usulüne uygunolarak bilgilendirilmesi, hakkaniyete uygun yargılamanın da bir gereğidir. İptali istenen kuralın, ihdas edilen yükümlülüklere sahip sosyalağ sağlayıcıları belirli kılmaması, mülkiyet hakkına müdahale oluşturacak idaripara cezalarının, reklam alma yasaklarının ve bant genişliği daraltmayaptırımlarının kime uygulanacağını öngörülemez hale getirmektedir. İhtilaflıkural, yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, Anayasa’nın mülkiyet hakkınınancak kanunla sınırlanabileceğini öngören 35. Fıkrasına daaykırıdır. Bu çerçevede 9.madde kapsamında erişimin engellenmesine karar verilmesi bakımından yargısalmakamlar tarafından gözetilmesi gereken hususlar birçok kez tekrarlanmıştır (KeskinKalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, § 111). Dava konusu kurallarda öngörülentedbirin ceza yargılaması sürecinden kopuk ve Başkan tarafından yapılacak birsuç tespitine bağlı olarak uygulanan nihai bir tedbir niteliğinde olduğuanlaşılmaktadır. Başkan tarafından uygulanan idari tedbir, tedbirinuygulamasının gerekçesini oluşturan suçla ilgili olarak başlatılan cezasoruşturması sürecinde gözden geçirilememekte, yargılama mahkûmiyet dışında birhükümle neticelense bile içeriğin çıkarılması kararı ayakta kalmaya devametmektedir. Bu durumda, masumiyet karinesinin birinci boyutunu oluşturan ve birkimsenin suçlu olduğu kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilene kadarona suçlu gibi muamele edilemeyeceğine ilişkin güvence anlamsız hâlegelmektedir.
Öncelikle, kişilik hakları kavramının içeriği belirli değildir.Hangi kişilik haklarının bu kapsamda olduğu konusunda açıklık bulunmamaktadır.Mesela, Türk hukukunda özel hayatın gizliliği hakkı kişilik hakları arasındakabul edilmektedir ancak 5651 sayılı Kanunun 9/A maddesinde bu hakkın korunmasıayrıca düzenlenmiştir. Dolayısıyla somut olarak hangi hakların 9. Maddekapsamına girdiği konusunda açıklık bulunmamaktadır. Maddesinde de herkesin özel hayatınave aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğubelirtilmiştir. Bu bağlamda devlet, kişilerin özel hayatına veya aile hayatınayönelik müdahaleleri önleyecek veya bertaraf edecek tedbirleri almakla,yaptırımları uygulamakla yükümlüdür. Maddenin (1) numaralı fıkrasına göre ise ticariamaçlı toplu kullanım sağlayıcıların mahallî mülki amirden izin belgesialmaları gerekmektedir. Hak arama özgürlüğününtemel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır\. Sanal spor bahisleriyle spor heyecanını her an yaşa. Paribahis giriş\. Mahkemeye erişim hakkı,hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önünegötürülmesi hakkını da kapsar.
- Görüldüğü gibi içerik veya yersağlayıcı süreçte hiçbir şekilde yer almadan, talepten haberi bile olmadankararı uygulamak zorunda kalmaktadır.
- Nihayetinde Türk vatandaşları tarafından hizmetlerindenyararlanılmış olması bu şirketlerin Türkiye’de faaliyet gösterdiği anlamınagelmemektedir.
Ve 48.maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. İhtilaflı kural sonucunda, yeterli kapsam ve ivedilikte hukukideğerlendirme imkanları olamayacak şirketlerin ağır yaptırım riskinden kaçınmakiçin ifade özgürlüğünü sansürleyen mekanizmalara dönüşecekleri açıktır. Temel haklara yönelik müdahalelerin anayasaya uygunluğundan sözedebilmek için öncelikle ilgili maddelerde belirtilen meşru bir amaç taşımasıgerekmektedir. Yukarıda açıklandığı gibi yasanın gerekçesinde ifade edilentemsilci atama yükümlülüğünün amacının mahkeme kararlarını uygulamak olduğuamacının ikna edici olmadığı açıktır. Diğer taraftan sosyal medyaplatformlarının kazançlarından vergi alma amacı olduğu da gerekçede yeralmaktadır. Ancak yukarıda belirtilen hakların sınırlandırma nedenleri arasındavergi elde etme amacı yer almadığı gibi başka bir ülkede o ülke yasalarına görekurulan ve faaliyetlerini başka bir ülkede yürüten bir işletmeninkazançlarından vergi elde etme isteğinin ne ölçüde meşru bir amaç olduğu datartışmalıdır. Nihayetinde Türk vatandaşları tarafından hizmetlerindenyararlanılmış olması bu şirketlerin Türkiye’de faaliyet gösterdiği anlamınagelmemektedir. Eğer devlet söz konusu hizmetten yararlanan Türk vatandaşlarınınharcamalarından vergi almak istiyorsa bunun yolu vergi kanunlarında değişiklikyapmaktır. İletişim hakkı, ifade özgürlüğünü, karar alma süreçlerinekatılımı ve özel hayata saygı hakkını içeren bir kavramdır. İfade özgürlüğü,muhalif görüşleri ifade etmeyi ve iktidarı eleştirmeyi de içerir ve Anayasa’nın26. Maddesiyle anayasal bir hak olarak teminat altına alınmıştır. İnterneterişimi ise ifade özgürlüğünden yararlanmayı sağlayan temel bir araçtır.
Maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca,hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbirkuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde kanunda gösterilmesi, kuralın açık,anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleriönceden bilmeleri düşüncesine dayanan, hukuk devletinin temel aldığı,uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de özel bir yere ve önemesahip bulunan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasıamaçlanmaktadır. Kanun koyucu, cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangifiillerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı,nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği ve cezasistemini tamamlayan müesseseler konusunda takdir yetkisine sahiptir. Sözkonusu düzenleme Anayasa ile güvence altına alının hukuk devleti ilkesinin enönemli tezahürü olan hukukun düzenlediği, yükümlülük yüklediği süjenin belirliolması gereği ile bağdaşmamaktadır. Bu doğrultuda devletin vatandaşlarını korumaya yönelik olaraksosyal ağ sağlayıcılara ilgili kişilerin kişilik hakkı ihlallerine ilişkinolarak başvurabileceği bir kanal oluşturması yerindedir. Ancak bu koruma halihazırda 5651 sayılı Kanun’un 9. Uyarı yöntemi olarak 5651 sayılıKanun’un tanımlar maddesinde de yer alan bu düzenlemeye karşın, sosyal ağsağlayıcılar bakımından günlük erişim üzerinden getirilen bir sınırlama yapılansöz konusu düzenleme açısından belirsizlik yaratmaktadır. Maddelerde yapılandeğişikliklerin Anayasaya aykırı olduğu ayrıntılı olarak açıklanmıştır.Öngörülen idari ve adli para cezaları Anayasa aykırı iken getirilen düzenlemeile yurt dışında bulunan sosyal ağ sağlayıcılara ayrı ve daha yüksek paracezası verilmesinin Anayasanın 10. Maddesinde güvence altına alınan eşitlikhakkına aykırı olduğu ve ayrımcı nitelik taşıdığı açıktır.
Üstelik bu kararlar yargı denetimine tabitutulmadığı gibi herhangi bir itiraz usulü de düzenlenmemiştir. Maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, dilediğialanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerinedokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlıolarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüneve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine veölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Konuya ilişkin kamuoyunda nefret söylemi kanunu olarak bilinenve pek çok eleştiriye maruz kalan, içerik yönetimine ilişkin ilk düzenlemeSosyal Ağ Kanunu (“NetzDG”) Almanya’da 2017 yılı sonunda kabul edilmiştir.[6] Düzenleme kabul edilmeden önce uzunbir süre tartışılmıştır. Önce 2015 yılında bir çalışma grubu oluşturulmuş vekonusu suç olan içeriklerin yönetimi ve bu konuda nasıl mücadele edilmesigerektiği iki seneden uzun bir süre boyunca bu çalışma grubundadeğerlendirilmiştir. Tartışmanın odak noktası hukuka aykırı içeriklere ilişkinolarak benimsenecek politikanın ifade özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, özelhayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması gibi temel hak ve özgürlüklereetkisi ile bu etkinin nasıl dengelenmesi gerektiği olmuştur. NetzDG, tasarıdöneminden itibaren, uzmanlar tarafından sıklıkla sansür ve ifade özgürlüğünüengelleyen Almanya Anayasasına ve AB hukukuna aykırı bir düzenleme olarakdeğerlendirilmiştir. Bu kanun kapsamında ceza kanununda özel hayatın gizliliği,hakaret, nefret söylemi veya politik aşırılık gibi suçlara atıfla bu gibiiçeriklere hukuka aykırı içeriklere ilişkin süreçlerin işletmesidüzenlenmiştir. Ancak bu hükümlerin uygulanmasında kamuya mal olmuş kişilereyönelik eleştiri ve ifade özgürlüğü kapsamındaki değerlendirmeler muaftutulmuştur.
7253 sayılıKanunla yapılan değişiklikle erişimin engellenmesinin yanı sıra ya da onunyerine içeriğin çıkarılmasını talep etme yetkisi tanınmıştır. Ayrıca Anayasanın 13. Maddesine göre temel hak ve özgürlüklereyönelik sınırlamaların ölçülü olması zorunludur. İptali istenen kural iledüzenlenen idari para cezaları başta mülkiyet hakkı olmak üzere yersağlayıcıların pek çok anayasal hak ve özgürlüğüne müdahale oluşturmaktadır.Yer sağlayıcılara yasada yüklenen trafik bilgilerini tutma, erişim engelleme veiçerik çıkarma kararlarını uygulama gibi yükümlülükler öngörülmüştür. Buyükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde verilecek idari para cezasının altsınırı yapılan değişiklikle yüzbin Türk Lirasına yükseltilmiştir. Bu cezanınmiktarı bir milyon Türk Lirasına kadar olabilecektir ve bu konuda tüm yetki BTKbaşkanına verilmiştir. Konusu idari para cezası olan bir yaptırımın bu yollabildirilmesinin tebligat sayılması ve 7201 sayılı Tebligat kanunu uyarıncatayin edilen tebligat yapmaya yetkili mercinin yetkilerini de bertarafetmektedir. Bu nedenle bu bildirimlere ek olarak idari para cezalarınınTebligat Kanunu’na uygun şekilde tebliğ edilerek geçerli bir tebligatınsonuçlarını doğurması mekanizması ortadan kaldırılarak bildirim mekanizmasınıntebligat usulüne dönüştürülmesi Anayasa’nın yukarıda belirtilen kurallarınaaykırı olduğu gibi 2. Maddede güvence altına alınan hukuk devleti ilkesineaykırıdır. (11) numaralı fıkrada ise sulh ceza hâkimininkararını maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerinegetirmeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumlularının, beş yüz gündenüç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altınaalınmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Anayasanın 13. Maddesine göretemel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabileceğinden kanun metnininyukarıda belirlenen belirlilik ve öngörülebilirlik niteliklerine sahip olmasıgerekir. Yasa metninde yer almayan açıklığın yargı kararlarıyla sağlanmasıAnayasaya göre mümkün değildir. Diğer taraftan Ali Kıdık ve devamında verilenkararlarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen yapısal sorunlarıgiderdiğini söylemek de mümkün değildir. Mahkememiz çoğunluğu kuralın, Anayasa’nın 13. Maddesibağlamında temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması bakımından kanunilikşartını taşımadığı gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.
Diğertaraftan bu yükümlülüklere uymayan sosyal ağ sağlayıcılara uygulanacak yaptırımlardüzenlenmiştir. Bu maddede temel olarak sosyal medyanın kontrol altınaalınmasının amaçlandığı görülmektedir. Hâkim tarafından verilen karar Erişim Sağlayıcıları Birliğinegönderilmekte ve bu karar Birlik tarafından ilgili içerik ve yer sağlayıcılarile erişim sağlayıcıya gönderilmekte ve kararın gereğinin derhâl, en geç dörtsaat içinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi içerik veya yersağlayıcı süreçte hiçbir şekilde yer almadan, talepten haberi bile olmadankararı uygulamak zorunda kalmaktadır. Uygulamaması halinde ise adli para cezasıile karşı karşıya kalacaktır.